so so

Meanings of "so so" in Turkish English Dictionary : 10 result(s)

	Category	English	Turkish
Common Usage
1	Common Usage	so so interj.	şöyle böyle
General
2	General	so so adv.	ilgisizce
3	General	so so adv.	yarım ağızla
4	General	so so adv.	aldırmadan
5	General	so so adv.	oldukça
6	General	so so adv.	iyice
7	General	so so adv.	göz ardı ederek
8	General	so so interj.	pek iyi değil
Colloquial
9	Colloquial	so so expr.	eh işte
10	Colloquial	so so expr.	iç güveyisinden hallice

Meanings of "so so" with other terms in English Turkish Dictionary : 500 result(s)

	Category	English	Turkish
Common Usage
1	Common Usage	so-called adj.	sözde
In the light of 11 September, it is important to tighten the agreements on the export of so-called dual-use goods. 11 Eylül'ün ışığında sözde çift kullanımlı malların ihracatına ilişkin anlaşmaların sıkılaştırılması önemlidir. More Sentences
2	Common Usage	so funny adj.	çok komik
I don't think that's so funny. Bence bu çok komik değil. More Sentences
3	Common Usage	even so adv.	yine de
Even so, the House must still reflect on the fact that the air traffic control trade unions are united on this issue. Yine de Meclis, hava trafik kontrol sendikalarının bu konuda birleşmiş olduğu gerçeği üzerinde düşünmelidir. More Sentences
4	Common Usage	so adv.	bu yüzden
Time compels me to highlight only five aspects of it, so please forgive me for that. Zaman beni sadece beş yönünü vurgulamaya zorluyor, bu yüzden lütfen beni affedin. More Sentences
5	Common Usage	so adv.	böyle
May it continue to do so. Umarım böyle devam eder. More Sentences
General
6	General	so n.	(nota) sol
This song starts and ends with so. Bu şarkı sol ile başlayıp sol ile bitiyor. More Sentences
7	General	think so v.	öyle olduğunu düşünmek
I should think so. Öyle olduğunu düşünmeliyim. More Sentences
8	General	try so hard v.	çok uğraşmak
Perhaps you are trying so hard to make others like you. Belki de başkalarına kendinizi sevdirmek için çok uğraşıyorsunuz. More Sentences
9	General	feel so sad v.	çok üzgün hissetmek
She felt so sad and she didn't know why. Çok üzgün hissediyordu ve nedenini bilmiyordu. More Sentences
10	General	do so v.	öyle yapmak
He will do so anyway because, even if the elections are held, he will lose. Yine de öyle yapacaktır çünkü seçimler yapılsa bile kaybedecektir. More Sentences
11	General	so-called adj.	denilen
But just what is the so-called Lloyd's scandal? Peki Lloyd's skandalı denilen şey nedir? More Sentences
12	General	so-called adj.	adlı
The ultimate objectives of the so-called MAP4 are to be the starting point for the upper limit. MAP4 olarak adlandırılan nihai hedefler, üst sınır için başlangıç noktası olacaktır. More Sentences
13	General	so-called adj.	sözümona
These are the so-called 'permit and state of the art defences'. Bunlar sözümona "izinler ve en son teknoloji savunmalar"dır. More Sentences
14	General	so-so adj.	şöyle böyle
So-so, nothing special. Şöyle böyle, özel bir şey yok. More Sentences
15	General	so comfortable adj.	çok rahat
It's so comfortable here, I really feel at home. Burası çok rahat, ben gerçekten evimdeymiş gibi hissediyorum. More Sentences
16	General	so-so adj.	vasat
The movie was considered so-so by many viewers. Birçok izleyici, filmi vasat olarak değerlendirdi. More Sentences
17	General	and so on adv.	ve benzeri şeyler
They want not just to eat and drink, they also want to go on holiday, to travel, and so on and so forth. Sadece yemek ve içmek değil, aynı zamanda tatile çıkmak, seyahat etmek ve benzeri şeyleri de istiyorlar. More Sentences
18	General	and so forth adv.	falan
He asked me my age, my name, my address, and so forth. Yaşımı, adımı, adresimi falan sordu. More Sentences
19	General	so much adv.	çok
So much has been said. Çok şey söylendi. More Sentences
20	General	or so adv.	falan
You will get well in a week or so. Bir hafta içinde falan iyileşirsin. More Sentences
21	General	so adv.	bunun üzerine
The sun set, so they quit work. Güneş battı, bunun üzerine paydos ettiler. More Sentences
22	General	and so on adv.	ve benzerleri
Strengthening of border controls, the position of Kaliningrad, attention to nuclear safety and so on and so forth. Sınır kontrollerinin güçlendirilmesi, Kaliningrad'ın konumu, nükleer güvenliğe dikkat edilmesi ve benzeri konular. More Sentences
23	General	so adv.	o yüzden
So let us keep it in perspective. O yüzden bunu bir perspektif içinde tutalım. More Sentences
24	General	so adv.	böylece
So 29 countries have signed up to it. Böylece 29 ülke bu anlaşmayı imzalamış oldu. More Sentences
25	General	even so adv.	öyle olsa bile
Even so, I think the positions are quite clear and they shall be entered in the Minutes. Öyle olsa bile tutumların oldukça net olduğunu ve bunların Tutanaklara geçirileceğini düşünüyorum. More Sentences
26	General	and so forth adv.	ve benzeri
A general agreement has been adopted on the board, the executive structure and so forth. Yönetim kurulu, icra yapısı ve benzeri konularda genel bir anlaşma kabul edilmiştir. More Sentences
27	General	ever so adv.	çok
Thank you ever so much. Çok teşekkür ederim! More Sentences
28	General	or so adv.	kadar
The previous day in Madrid, terrorists set off a car bomb, in which a hundred or so people were injured. Önceki gün Madrid'de teröristler bomba yüklü bir araç patlatmış ve bu olayda yüz kadar kişi yaralanmıştır. More Sentences
29	General	so adv.	dolayısıyla
In any case, you took part in the vote so you do not have to worry. Her halükarda, oylamaya katıldınız, dolayısıyla endişelenmenize gerek yok. More Sentences
30	General	and so on adv.	vesaire
She brought apples, oranges, and so on. Elma, portakal vesaire getirmiş. More Sentences
31	General	so adv.	yeter
If I can help you with something, just say so. Sana yardım edebileceğim bir şey varsa, söyle yeter. More Sentences
32	General	so adv.	da
As we produce biofuels, so our energy dependence will diminish. Biyoyakıt ürettikçe enerji bağımlılığımız da azalacaktır. More Sentences
33	General	so adv.	kadar
So far, Turkey has not fulfilled these political criteria. Bugüne kadar, Türkiye söz konusu siyasal kriterleri yerine getirmiş değildir. More Sentences
34	General	and so on adv.	vb
Does it have the infrastructures for putting a ship in dry dock, and so on? Bir geminin kuru havuza alınması vb. için gerekli altyapıya sahip mi? More Sentences
35	General	so adv.	bu nedenle
You are fighting for human rights, so listen too to what the chairman of the PPE-DE Group has to say. İnsan hakları için mücadele ediyorsunuz, bu nedenle PPE-DE Grubu başkanının söyleyeceklerini de dinleyin. More Sentences
36	General	so adv.	demek ki
So we have got this wrong. Demek ki yanlış anlamışız. More Sentences
37	General	or so adv.	civarında
There were twenty or so people there. Orada yirmi civarında insan vardı. More Sentences
38	General	so adv.	bu kadar
I had never seen so many memorandums presented here, although proportionally the progress has been scarce. Her ne kadar oransal olarak ilerleme az olsa da, burada sunulan bu kadar çok memorandumu daha önce hiç görmemiştim. More Sentences
39	General	so far adv.	şu ana kadar
There has been no 'agreement' and no 'decision' so far. Şu ana kadar ne bir "anlaşma" ne de bir "karar" söz konusudur. More Sentences
40	General	or so adv.	yaklaşık
The water will come to a boil in 5 minutes or so. Su, yaklaşık 5 dakika içinde kaynamaya başlayacak. More Sentences
41	General	so adv.	onun için
So we're going to need some other cash flow options fast. Onun için hemen yeni nakit akışı seçeneklerine ihtiyacımız var. More Sentences
42	General	for so long adv.	uzun süredir
Why has he been in prison for so long without any evidence being brought against him? Neden kendisine karşı herhangi bir kanıt getirilmeden bu kadar uzun süredir hapiste tutuluyor? More Sentences
43	General	so adv.	de
I hope that it will still succeed in doing so before 10 July of this year. Umarım bu yılın 10 Temmuz'undan önce de bunu başarır. More Sentences
44	General	so adv.	pek
These people represent 10 % of the population, yet they are excluded from so many walks of life. Bu insanlar nüfusun %10'unu temsil etmelerine rağmen hayatın pek çok alanından dışlanmış durumdalar. More Sentences
45	General	and so on adv.	vs
They can be inhaled, enter the water supply and so on. Solunabilir, su kaynaklarına karışabilir vs. More Sentences
46	General	even so adv.	yine de
Even so, the PPE Group will vote for the final resolution. Yine de PPE Grubu nihai karar için oy kullanacaktır. More Sentences
47	General	so adv.	denli
I am particularly pleased with the principle of individual producer responsibility, which has been so firmly embraced. Özellikle bireysel üretici sorumluluğu ilkesinin bu denli yürekten benimsenmiş olmasından memnuniyet duyuyorum. More Sentences
48	General	so far adv.	şimdiye kadar
That is more than we have been told so far, and I am delighted about that. Bu şimdiye kadar bize söylenenden çok daha fazlası ve ben bundan memnuniyet duyuyorum. More Sentences
49	General	so to speak adv.	tabiri caizse
I also congratulate him on his ability, so to speak, to wear three hats at once! Ayrıca, tabiri caizse, aynı anda üç gömleğe birden girebilme becerisinden dolayı kendisini tebrik ediyorum! More Sentences
50	General	so many times adv.	birçok defa
The women bowed to each other so many times. Kadınlar, birçok defa başlarıyla birbirlerini selamladı. More Sentences
51	General	so adv.	böyle
But let me reiterate why we did so. Ancak neden böyle yaptığımızı tekrardan ifade etmeme izin verin. More Sentences
52	General	so adv.	çok
Have you seen the new James Bond movie? It was so dull. Yeni James Bond filmini izlediniz mi? Çok sıkıcıydı. More Sentences
53	General	by doing so adv.	bunu yaparak
You're not gaining anything by doing so. Bunu yaparak hiçbir şey kazanmıyorsun. More Sentences
54	General	by doing so adv.	böyle yapmakla
They think they can shirk all their responsibilities by doing so. Böyle yaparak bütün sorumluluklarından kaçabileceklerini düşünüyorlar. More Sentences
55	General	every so often adv.	arada bir
I play golf every so often. Arada bir golf oynuyorum. More Sentences
56	General	so adv.	sonra
So what happens next? Peki sonra ne olacak? More Sentences
57	General	so adv.	de/da
I am very disappointed with you, and so is your mother. Beni hayal kırıklığına uğrattın, anneni de öyle. More Sentences
58	General	so adv.	peki
So, what if I don't want to celebrate my birthday this year? Peki ya ben bu yıl doğum günü kutlamak istemiyorsam? More Sentences
59	General	so adv.	o kadar
I was so tired that I couldn't get out of bed until noon. O kadar yorgundum ki öğlene kadar yataktan çıkamadım. More Sentences
60	General	so adv.	tam
It's so typical of you - storming out in the middle of an argument. Tartışmanın ortasında fırlayıp çıkmak da tam senlik bir hareket. More Sentences
61	General	so adv.	yani?
So you are saying that he never called you? Yani seni hiç aramadığını mı söylüyorsun? More Sentences
62	General	so adv.	neyse
So anyway, we ended up going ice skating. Neyse işte, biz sonunda buz patenine gittik. More Sentences
63	General	so adv.	öyle (olduğunu düşünmüyorum)
"Should we get more gas?" "I don't think so." "Biraz daha mı benzin almamız lazım?" "Bana öyle gelmiyor." More Sentences
64	General	so as to prep.	için
That should happen in order to ensure that there really is a uniform approach and so as to have uniform structures. Bu, gerçekten tek tip bir yaklaşım olmasını sağlamak ve tek tip yapılara sahip olmak için gerçekleşmelidir. More Sentences
65	General	so as prep.	kadar
So as I see it, we need a new definition of additionality. Gördüğüm kadarıyla yeni bir ek tanımına ihtiyacımız var. More Sentences
66	General	so as to prep.	amacıyla
The Commission would like to support a broad interpretation so as to avoid undermining the principle of legality. Komisyon, yasallık ilkesini zedelemekten kaçınmak amacıyla kapsamlı bir yorumlamayı desteklemektedir. More Sentences
67	General	so as to prep.	üzere
We are shortly going to cross the final hurdles so as to bring about the accession of 10 new Member States to the Union. 10 yeni Üye Devletin Birliğe katılımını sağlamak üzere son engelleri de kısa bir süre içerisinde aşacağız. More Sentences
68	General	so conj.	demek
So you were a Member of the European Parliament?' he said. Demek Avrupa Parlamentosu üyesiydiniz?' dedi. More Sentences
69	General	and so conj.	ve böylece
Turkey is encouraged to pursue its reform process and so advance its candidacy for European Union membership. Türkiye reform sürecini sürdürmeye ve böylece Avrupa Birliği üyeliğine adaylığını ilerletmeye teşvik edilmektedir. More Sentences
70	General	so conj.	ve
I couldn't wait any longer, so I left. Daha fazla bekleyemedim ve çıktım. More Sentences
71	General	so that conj.	o kadar ki
A great deal needs to be done there, so much so that I am not sure what the exact outcome will be. Burada yapılması gereken çok şey var, o kadar ki kesin sonucun ne olacağından emin değilim. More Sentences
72	General	so that conj.	için
This is a core element in clearing the ground so that we can move forward. Bu, ilerleyebilmemiz için zeminin temizlenmesinde temel bir unsurdur. More Sentences
73	General	and so conj.	bu nedenle
And so, let me conclude by reiterating my appeal to the Commission and the Council. Bu nedenle, Komisyon ve Konsey'e yaptığım çağrıyı yineleyerek sözlerime son vermek istiyorum. More Sentences
74	General	so far as conj.	kadarıyla
So far as I know, there are two amendments remaining. Bildiğim kadarıyla geriye iki değişiklik kaldı. More Sentences
75	General	so as conj.	için
You said that you did this so as not to rattle trans-Atlantic relations. Bunu trans-Atlantik ilişkileri sarsmamak için yaptığınızı söylediniz. More Sentences
76	General	so long as conj.	sürece
So long as one individual or one group suffers discrimination, we have all failed and we are all culpable. Bir birey veya bir grup ayrımcılığa maruz kaldığı sürece hepimiz başarısız olduk ve hepimiz suçluyuz. More Sentences
77	General	so conj.	için
I am sorry this speech is so long, but this is an important section. Bu konuşma bu kadar uzun olduğu için üzgünüm, ancak bu önemli bir bölüm. More Sentences
78	General	so that conj.	böylece
I hope that will eventually emerge, so that what was actually decided will be known after the event. Umarım bu eninde sonunda ortaya çıkar ve böylece gerçekte neye karar verildiği olaydan sonra bilinir. More Sentences
79	General	so that conj.	diye
We must not have agencies just so that all the Member States can have their 'baby'. Sırf tüm Üye Devletler kendi 'bebeklerine' sahip olabilsin diye ajanslara sahip olmamalıyız. More Sentences
80	General	so conj.	çok
The coffee table is so high with a marble top. Sehpa çok yüksek ve üstü de mermerden. More Sentences
81	General	and so conj.	ve bu nedenle
That then benefits the workers, and so it is right to put small and medium-sized enterprises centre stage. Bu da çalışanlara fayda sağlayacaktır ve bu nedenle küçük ve orta ölçekli işletmeleri ön plana çıkarmak doğru olacaktır. More Sentences
82	General	so conj.	ee?
So how did this happen? Ee, nasıl oldu bu? More Sentences
83	General	so long interj.	hoşça kal
So long, and thanks for all the fish! Hoşça kal ve tüm balıklar için teşekkürler! More Sentences
84	General	so be it interj.	öyle olsun
In which case I do not know why he highlighted that point, but so be it. Bu durumda neden bu noktayı vurguladığını bilmiyorum ama öyle olsun. More Sentences
85	General	like so interj.	işte böyle (bir şeyin nasıl olacağını gösterirken)
Drop that space gun or I'll shoot, like so. At uzay tabancasını yoksa seni vururum, işte böyle. More Sentences
Phrases
86	Phrases	so much as adv.	bile
That will not, in any case, reduce the number of terrorist acts by so much as one. Bu, her halükarda, terör eylemlerinin sayısını bir kişi bile azaltmayacaktır. More Sentences
87	Phrases	if so expr.	eğer öyleyse
If so, then my next question is why is she here and is she planning to go? Eğer öyleyse, o zaman bir sonraki sorum şu ki neden burada ve gitmeyi planlıyor mu? More Sentences
Common Usage
88	Common Usage	so adv.	öyle
89	Common Usage	so adv.	şöyle
General
90	General	so and so n.	filan filan adam veya şey
91	General	so and so n.	vesaire
92	General	so and so n.	nitekim
93	General	so and so n.	keza falan
94	General	so and so n.	filan
95	General	so and so n.	falan
96	General	so and so n.	keza
97	General	sale of foodstuffs by a municipality so as to regulate the prices n.	tanzim satışı
98	General	so n.	sol notası
99	General	so and so n.	filan adam veya şey
100	General	soand-so n.	filan filanca
101	General	so-and-so n.	falan
102	General	so-and-so n.	falanca
103	General	say-so n.	iddia
104	General	so-and-so n.	filanca
105	General	so-and-so n.	bilmem kim
106	General	so-and-so n.	filan
107	General	think-so n.	fikir
108	General	say-so n.	düşünce
109	General	so-and-so n.	filan kişi
110	General	so-called intellectuals n.	sözde aydınlar
111	General	say-so n.	izin
112	General	so-called style icon n.	ikoncan
113	General	so much hate n.	çok fazla nefret
114	General	say-so n.	herhangi bir kanıta dayanmayan düşünce
115	General	so-called style icon n.	sözde stil ikonu
116	General	so say we all n.	battlestar galactica evreninde amin
117	General	say-so n.	son karar
118	General	say-so n.	yetkili karar
119	General	so amazed to v.	çok şaşırmak
120	General	be so cynical about something v.	kuşkuyla karşılamak
121	General	suffer so much after having something good v.	burnundan gelmek
122	General	be so kind as to v.	lütfetmek
123	General	be so blinded by anger v.	gözü kararmak
124	General	be a weave of so many things v.	her tarakta bezi olmak
125	General	be so pleased to v.	çok memnun olmak
126	General	mark so as not to forget v.	mim koymak
127	General	maintain that it is so v.	böyledir diye iddia etmek
128	General	be so sad v.	çok üzülmek
129	General	fell so sad v.	çok üzülmek
130	General	keep looking at someone every so often v.	durup durup bakmak
131	General	not mean to do so v.	böyle olsun istememek
132	General	not mean to do so v.	böyle olmasını istememek
133	General	not mean to do so v.	böyle yapmak istememek
134	General	be so affected by something that one can't think of anything else v.	dünyayı gözü görmemek
135	General	not mean to do so v.	öyle olsun istememek
136	General	not mean to do so v.	öyle yapmak istememek
137	General	not mean to do so v.	öyle olmasını istememek
138	General	be so few one can count them on the fingers of one hand v.	parmakla gösterilmek
139	General	put so much effort into v.	çok çaba sarfetmek
140	General	look so unhappy v.	çok mutsuz görünmek
141	General	make so bold as to do something v.	(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak
142	General	be so bold as to do something v.	(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak
143	General	make so bold as to do something v.	(bir şeyi yapmaya) cesareti olmak
144	General	be so bold as to do something v.	(bir şeyi yapmaya) cesareti olmak
145	General	run so much v.	çok koşmak
146	General	lose someone so close v.	çok yakın birisini/birini kaybetmek
147	General	get pregnant so easily v.	kolayca hamile kalmak
148	General	be getting so into the idea v.	fikre ısınmaya başlamak
149	General	find someone so attractive v.	birini çok çekici bulmak
150	General	play the role so convincingly v.	rolü çok inandırıcı oynamak
151	General	want something so badly v.	bir şeyi çok istemek
152	General	move so slowly v.	çok yavaş ilerlemek
153	General	be so blinded by anger v.	öfkeden gözü kararmak/dönmek
154	General	do so v.	bahsedilen şeyi yapmak
155	General	be so affected by something that one can't think of anything else v.	gözü başka hiçbir şeyi göremeyecek kadar bir şeyden etkilenmek
156	General	not so young adj.	geçkin
157	General	jammy so-and-so adj.	şanslı
158	General	so-called adj.	sözüm ona
159	General	so-so adj.	ne iyi ne kötü
160	General	so-called adj.	lafta
161	General	just so adj.	düzgün
162	General	just so adj.	düzenli
163	General	so little adj.	çok küçük
164	General	so tight adj.	daracık
165	General	so tight adj.	dapdar
166	General	not-so-subtle adj.	açık
167	General	not-so-subtle adj.	aşikar
168	General	not-so-subtle adj.	çok gizli olmayan
169	General	not-so-brief adj.	pek de kısa olmayan
170	General	oh-so adj.	çok
171	General	oh-so adj.	aşırı
172	General	so adj.	gerçeklere uygun olan
173	General	so adj.	hakiki
174	General	so adj.	gerçek
175	General	so adj.	doğru
176	General	so adj.	aynı o şekilde
177	General	so much adj.	eşit miktarda
178	General	so much adj.	belirtilmemiş miktarda
179	General	so-and-so adj.	lanet olası
180	General	so-and-so adj.	kahrolasıca
181	General	so-and-so adj.	sefil
182	General	so-and-so adj.	aptal
183	General	and so on adv.	falan filan
184	General	so adv.	onun sonucunda
185	General	and so forth adv.	filan
186	General	ever so often adv.	sık sık
187	General	so adv.	bunun sonucunda
188	General	so far adv.	belirli bir yere kadar
189	General	thus and so adv.	böyle böyle
190	General	even so adv.	gene
191	General	so to speak adv.	tabir caizse
192	General	ever so much adv.	pek çok
193	General	in so many words adv.	açık seçik bir şekilde
194	General	ever so adv.	rağmen
195	General	so to say adv.	adeta
196	General	thus and so adv.	o şekilde
197	General	ever so much adv.	derecesiz
198	General	in so far as adv.	şu kadar ki
199	General	ever so adv.	böyle dahi
200	General	so adv.	ondan dolayı
201	General	thus and so adv.	şöylece
202	General	so adv.	de (dahi anlamında)
203	General	and so on adv.	ve saire
204	General	and so on adv.	filan falan
205	General	so long as ago (2000) adv.	daha (2000)'de
206	General	so to say adv.	sanki
207	General	so to say adv.	tabir caizse
208	General	so far as i know adv.	benim bildiğim kadar
209	General	thus and so adv.	böyle
210	General	in so far as adv.	bir dereceye kadar
211	General	ever so adv.	öyle olsa da
212	General	and so on adv.	filan
213	General	in so far as adv.	-den dolayı
214	General	every so often adv.	ara sıra
215	General	so to speak adv.	adeta
216	General	thus and so adv.	şu şekilde
217	General	every so often adv.	sık sık
218	General	so then adv.	şu halde
219	General	or so adv.	veya takriben
220	General	even so adv.	öyle olmasına rağmen
221	General	thus and so adv.	öyle
222	General	just so adv.	çok düzenli bir halde
223	General	so adv.	güya
224	General	so adv.	sanki
225	General	in so far as adv.	kadarıyla
226	General	so adv.	şöylece
227	General	ever so adv.	pek
228	General	and so forth adv.	vesaire
229	General	so adv.	öyle
230	General	just so adv.	çok dikkatli bir şekilde
231	General	every so often adv.	sık sık arada sırada
232	General	as so adv.	olduğu gibi
233	General	and so forth adv.	bu tarzda vesaire
234	General	as so adv.	nasıl öyle
235	General	so to say adv.	tabiri caizse
236	General	and so forth adv.	ve başkaları
237	General	so then adv.	bunun için
238	General	so far adv.	belirli bir mesafe
239	General	and so forth adv.	vesaire vesaire
240	General	so adv.	kafi
241	General	so adv.	böyle olunca
242	General	ever so adv.	aynı veçhile
243	General	so adv.	bu takdirde
244	General	and so forth adv.	ve benzerleri
245	General	so to say adv.	sözde
246	General	even so adv.	böyle olsa bile
247	General	an hour or so adv.	bir saate kadar
248	General	in so many words adv.	açıkça
249	General	so adv.	öylece
250	General	so much adv.	bu kadar
251	General	as so adv.	dahi
252	General	so far adv.	bir yere kadar
253	General	so adv.	aynen
254	General	so adv.	bundan dolayı
255	General	so far as adv.	bir dereceye kadar
256	General	far from doing so adv.	şöyle dursun
257	General	thus and so adv.	öylece
258	General	so adv.	şöyle
259	General	so to say adv.	güya
260	General	thus and so adv.	şöyle
261	General	thus and so adv.	bu şekilde
262	General	every so often adv.	arada sırada
263	General	thus and so adv.	böylece
264	General	so much adv.	bunca
265	General	so adv.	şu kadar
266	General	and so on adv.	ve benzeri gibi
267	General	and so forth adv.	ve benzeri gibi
268	General	and so on adv.	ve diğerleri
269	General	and so on adv.	ve benzeri
270	General	and so on adv.	buna benzer
271	General	and so forth adv.	ve saire
272	General	so indeed adv.	gerçekten de
273	General	so much more adv.	kat be kat
274	General	so much more adv.	kat kat fazla
275	General	even so adv.	bütün bunlara rağmen
276	General	though I say so myself adv.	övünmek gibi olmasın ama
277	General	every so often adv.	zırt pırt
278	General	every so often adv.	bazen
279	General	so to say adv.	deyim yerindeyse
280	General	as so adv.	-dikçe
281	General	in so far as adv.	-den ötürü
282	General	so far adv.	bu zamana dek
283	General	so adv.	dolayısı ile
284	General	so readily adv.	gönülden
285	General	so readily adv.	anında
286	General	so readily adv.	hemen
287	General	so readily adv.	kolayca
288	General	so early adv.	çok erken
289	General	just so adv.	tamamen doğru
290	General	all the more so adv.	daha da büyük bir dereceye kadar
291	General	all the more so adv.	daha da çok
292	General	so adv.	böylecene
293	General	so adv.	böylelikle
294	General	so much more adv.	katbekat
295	General	and so adv.	ve bunun gibi
296	General	and so adv.	vesaire
297	General	not so neither adv.	hiçbir şekilde
298	General	not so neither adv.	kat'iyen
299	General	not so neither adv.	hiçbir surette
300	General	ever so adv.	ziyadesiyle
301	General	more so adv.	daha büyük ölçüde
302	General	more so adv.	daha büyük derecede
303	General	in so far adv.	derecesinde
304	General	in so far adv.	ölçüsünde
305	General	so adv.	(belirtilen) yöne/işe doğru
306	General	so adv.	akabinde
307	General	so adv.	sonradan
308	General	so adv.	peşi sıra
309	General	so adv.	ardından
310	General	so adv.	ondan sonra
311	General	so ferforth adv.	o kadar çok
312	General	so ferforth adv.	bu derece
313	General	so-and-so adv.	belirsiz şekilde
314	General	so-and-so adv.	belirtilmemiş şekilde
315	General	so-so adv.	ilgisizce
316	General	so-so adv.	yarım ağızla
317	General	so-so adv.	aldırmadan
318	General	so-so adv.	oldukça
319	General	so-so adv.	iyice
320	General	so-so adv.	göz ardı ederek
321	General	so adv.	demek …
322	General	so adv.	EEG!
323	General	so adv.	epey
324	General	so adv.	ona (katılmıyorum)
325	General	so far from prep.	hiç mi hiç
326	General	so far from prep.	hiç
327	General	so... that prep.	denli
328	General	so far from prep.	şöyle dursun
329	General	as so prep.	-cek şekilde
330	General	so as to prep.	-mek amacıyla
331	General	so as to prep.	-mek için
332	General	so much for prep.	-e bakın
333	General	so as to prep.	-ecek bir şekilde
334	General	so as to prep.	diye
335	General	so pron.	buna
336	General	so pron.	böyle olduğuna
337	General	so pron.	tam da öylesi
338	General	so pron.	söylendiği gibisi
339	General	as so long as conj.	takdirde
340	General	so that conj.	ta ki
341	General	in so far conj.	şu kadar ki
342	General	so much so that conj.	hatta o kadar ki
343	General	so far as conj.	-e göre
344	General	so much so that conj.	öyle ki
345	General	or so conj.	veya şöyle
346	General	as ... so ... conj.	nitekim
347	General	just so conj.	şartıyla
348	General	so as conj.	ki
349	General	so conj.	o kadar
350	General	so much so that conj.	zaten
351	General	as ... so ... conj.	nasıl ... öyle ...
352	General	so as conj.	veçhile için ki
353	General	so as conj.	gibi suretle
354	General	as ... so ... conj.	ne kadar ... o kadar ...
355	General	so conj.	öyleki
356	General	so as conj.	kadar gibi suretle
357	General	and so conj.	ve de
358	General	so much as conj.	ne kadar çok olursa
359	General	so conj.	öylesine
360	General	and so conj.	o halde
361	General	and so conj.	ve dahası
362	General	if not so conj.	aksi durumda
363	General	so that conj.	bu durum üzerine
364	General	so that conj.	-sin diye
365	General	so long as conj.	-mek şartıyla
366	General	so long as conj.	-dikçe
367	General	so that not conj.	-memesi için
368	General	so long as conj.	-mek koşuluyla
369	General	so that not conj.	-mesin diye
370	General	so that conj.	-mesi için
371	General	so conj.	öyle
372	General	and so conj.	ve dahası o halde
373	General	so conj.	koşuluyla
374	General	so conj.	şayet
375	General	so conj.	eğer
376	General	so conj.	ondan
377	General	so conj.	(alay amaçlı) diyorsun yani
378	General	so conj.	yok artık
379	General	so conj.	vay arkadaş
380	General	so conj.	de/da
381	General	so much for that interj.	şimdilik bu kadar yeter
382	General	quite so interj.	tabii
383	General	so help me interj.	ister inanın ister inanmayın
384	General	so far so good interj.	şimdiye kadar iyi
385	General	so what? interj.	ne çıkar
386	General	so it seems interj.	öyle gibi
387	General	so what? interj.	ne olmuş yani
388	General	so be it interj.	olsun
389	General	so long! interj.	hoşça kal!
390	General	so help me interj.	vallahi
391	General	let it be so interj.	öyle olsun
392	General	so far so good interj.	her şey yolunda
393	General	so much the better! interj.	canına minnet!
394	General	so help me god interj.	allah şahidim olsun
395	General	so, live it up interj.	öyleyse yaşamana bak
396	General	so be it interj.	olursa olsun
397	General	is that so interj.	öyle değil mi
398	General	so? interj.	nolmuş yani?
399	General	so what? interj.	nolmuş yani?
400	General	(tell me) it isn't so interj.	(öyle) olmasa gerek
401	General	so interj.	haydaa
402	General	so fashion [dialect] expr.	belirtilen şekilde
403	General	so fashion [dialect] expr.	tam da o düzende
404	General	so much expr.	falanca miktar
405	General	so much expr.	diyelim ki şu miktar
406	General	so much expr.	hepsi bu kadar
407	General	so much expr.	tek söylenebilecek budur
408	General	so (significant other) abrev.	sevgili
409	General	so (significant other) abrev.	eş
410	General	so (significant other) abrev.	hayat arkadaşı
411	General	so. abrev.	güney
412	General	so. abrev.	güneye ait
413	General	so. abrev.	güneyli
Phrases
414	Phrases	if I do say so n.	ayıptır söylemesi
415	Phrases	not so much (something) as (something else) adv.	(bir şey) olmaktan çok (başka bir şey)
416	Phrases	not so much something as something adv.	(bir şey) olmaktan çok (başka bir şey)
417	Phrases	not so much (something) as (something else) adv.	(bir şey) olduğu kadar/olmasının yanı sıra (başka bir şey) de
418	Phrases	not so much something as something adv.	(bir şey) olduğu kadar/olmasının yanı sıra (başka bir şey) de
419	Phrases	not so much (something) as (something else) adv.	(bir şey) olmasını geçtim (başka bir şey) de
420	Phrases	not so much something as something adv.	(bir şey) olmasını geçtim (başka bir şey) de
421	Phrases	as it so happens expr.	şansı varmış
422	Phrases	without so much as (doing) (something) expr.	kurallara dikkat etmeden
423	Phrases	without so much as expr.	kurallara dikkat etmeden
424	Phrases	without so much as something/as doing something expr.	kurallara dikkat etmeden
425	Phrases	not so much as something/as doing something expr.	kurallara dikkat etmeden
426	Phrases	as it so happens expr.	şansı yaver gitti
427	Phrases	without so much as (doing) (something) expr.	bile demeden/yapmadan
428	Phrases	without so much as expr.	bile demeden/yapmadan
429	Phrases	without so much as something/as doing something expr.	bile demeden/yapmadan
430	Phrases	not so much as something/as doing something expr.	bile demeden/yapmadan
431	Phrases	as it so happens expr.	şansına
432	Phrases	as it so happens expr.	tesadüfen
433	Phrases	as it so happens expr.	şans/rastlantı eseri/bu ya
434	Phrases	in so many words expr.	açıkça
435	Phrases	so much the more expr.	bahusus ki
436	Phrases	without my say so expr.	ben söylemedikçe
437	Phrases	if so expr.	bari
438	Phrases	so many expr.	bu kadar
439	Phrases	so on expr.	buna benzer
440	Phrases	without my say so expr.	ben demedikçe
441	Phrases	as so long as expr.	boyunca
442	Phrases	without his father’s say-so expr.	babasının izni olmadan
443	Phrases	so much time expr.	çok fazla zaman
444	Phrases	if I may say so expr.	deyim yerindeyse
445	Phrases	so it means that expr.	demek oluyor ki
446	Phrases	one day in the not-so-distant future expr.	çok da uzak olmayan bir zamanda
447	Phrases	so on expr.	falan filan
448	Phrases	if you haven't done so yet expr.	henüz yapmadıysanız
449	Phrases	thus and so expr.	filan filan
450	Phrases	if it be so expr.	hadi öyle diyelim
451	Phrases	if I may be so bold expr.	haddimi aşmak istemiyorum ama
452	Phrases	if it be so expr.	hadi oldu diyelim
453	Phrases	none more so than expr.	en çok da
454	Phrases	none more so than expr.	en fazla da
455	Phrases	nothing is so firmly believed as what we least know expr.	en çok inandığımız şeyler, en az bildiklerimizdir
456	Phrases	in so many words expr.	harfi harfine
457	Phrases	if this be so expr.	eğer bu böyle ise
458	Phrases	if you haven't already done so expr.	henüz yapmadıysanız
459	Phrases	we were so close not any more than anyone else expr.	hiç kimsenin olmadığı kadar yakındık birbirimize
460	Phrases	if I may be so bold expr.	haddimi aşmak istemem ama
461	Phrases	for the bible tells me so expr.	incilin bize aktardığına göre
462	Phrases	as within so without expr.	içimiz neyse dışımız da o
463	Phrases	that being so expr.	öyle olan
464	Phrases	in so much that expr.	o dereceye kadar
465	Phrases	so/that much expr.	o denli
466	Phrases	even so expr.	olsa bile
467	Phrases	even so expr.	olsa dahi
468	Phrases	even more so expr.	olsa olsa (en çoğu)
469	Phrases	I love her so much that expr.	onu o kadar seviyorum ki
470	Phrases	in so much that expr.	o kadar ki
471	Phrases	if so expr.	öyle olsaydı
472	Phrases	if fate so decrees expr.	kısmetse
473	Phrases	so much so that expr.	o dereceye ki
474	Phrases	ever so easy expr.	o denli kolay ki
475	Phrases	so much the more expr.	özellikle
476	Phrases	so much the more expr.	özellikle de
477	Phrases	I love him so much that expr.	onu o kadar seviyorum ki
478	Phrases	i'm so out of practice expr.	oynamayalı o kadar çok oldu ki
479	Phrases	so many expr.	pekçok
480	Phrases	it's so hard to leave you expr.	senden ayrılmak o kadar zor ki
481	Phrases	the best-so-far expr.	şu ana kadar en iyisi
482	Phrases	it just so happens that expr.	şu işe bak ki
483	Phrases	so far so good expr.	şu ana kadar iyi
484	Phrases	so much so that expr.	şöyle ki
485	Phrases	just so as to expr.	sırf ... olsun diye
486	Phrases	circumstances so demand expr.	şartlar öyle gerektiriyor
487	Phrases	it just so happens that expr.	tesadüfe bak ki
488	Phrases	so far in the history expr.	tarihte şimdiye kadar
489	Phrases	it just so happens that expr.	tesadüfe bakın ki
490	Phrases	so on and so forth expr.	vesaire (vs.)
491	Phrases	I am afraid so that expr.	yazık ki
492	Phrases	in so many words expr.	uzun uzadıya
493	Phrases	so (something) it isn't true expr.	o kadar … ki doğru olamaz
494	Phrases	so (something) it isn't true expr.	inanılamayacak/doğru olamayacak kadar …
495	Phrases	so far as (someone or something) is concerned expr.	(birine/bir şeye) ilişkin olarak
496	Phrases	so far as (someone or something) is concerned expr.	(birine/bir şeye) gelince
497	Phrases	so far as (someone or something) is concerned expr.	(biri/bir şey) hususunda
498	Phrases	so far as (someone or something) is concerned expr.	(biri/bir şey) ile ilgili olarak
499	Phrases	so far as (someone or something) is concerned expr.	(biri/bir şey) konusunda
500	Phrases	so far as (someone or something) is concerned expr.	(biri/bir şey) konusuna gelince